Saygı Öztürk

 

Gazeteci Yazar
SAYGI ÖZTÜRK


Saygı Öztürk > Dağlıca Komutanı, o geceyi anlattı
19/10/2011

Dağlıca Komutanı, o geceyi anlattı

20 Ekim 2007 saat 21.45’i gösterirken, Dağlıca Taburunda o gün garip bir durum yaşanıyordu. Terörist telsizlerinde bir hareketlilik yaşanıyor, o güne kadar konuşma gelmeyen bir yönden, ve alışmadık netlikte konuşmalar yapılıyordu. Konuşmalar arasında “biz yerimizi aldık, saldırıya hazırız” sözleri de geçiyordu.



Bu işlerin ihmali olmaz. Tabur hemen “kırmızı alarm”a geçirildi. Terörist telsizinden duyulan konuşmalar üst makama bildirilirken, o güne kadar uygulanmayan bir yazı karakteri kullanıldı. Askerlerin yazılarında büyüklüğü 11 karakter kullanılırken, bu kez 14 karakterli, altları çizili şu mesaj gönderildi:
“Bugüne kadar Dağlıca’da görev yaptığımız dönemde ilk defa bu derece net bir duyum alınması bakımından dikkat çekici bulunmaktadır.”

O gün, bir saldırı bekleniyordu. Teröristlerin ilk görüntüsü saat 23.55’te alındı. Hazırlık aşamasından sonra ateş emrini Tabur komutanı Yarbay Onur Dirik saat tam saat 24.00’te verdi. Çatışma giderek yoğunlaşıyor, hele saat 00.35 civarında sanki yer yerinden oynuyordu. Komutan, saat 00.35’de helikopter istediğinde, Keri Tepe ve Pey Tepe bölgesinden ağır silahlarla 3-4 noktadan tabura ateş gelirken, saat 01.00 civarında tabur merkezine 10’dan fazla ağır silah ve 15 civarında roket mevziinden ateş yağdırılıyordu. Bu atışların himayesinde en az 5 koldan yaklaşık 20-30 kişilik gruplar üs bölgelerine sızmaya çalışıyordu.

Saatler ilerledikçe, Keri Tepeye sızmaya çalışan teröristler, askerler arasında yaşanan bir karmaşanın sonucu üs bölgesini ele geçiriyor, 12 askeri orada şehit ediyorlardı. Askerler, göğüs göğse çatışarak şehit düşerken, ihanetlere de son nefeslerinde tanık oluyorlardı.

Bayrak, davul ve tuğlarıyla geldiler
Daha önce terkedilmiş Dağlıca Taburunun bulunduğu bölgeye ve Dağlıca köyüne beyaz bir at üzerinde gelen teröristlerin bölge lideri “Rubar-Cilo” kod adlı Esved Budakbeyoğlu, köylüleri topluyor, “Gördünüz mü buraların komutanı kimmiş? Nerede asker” diyordu.
Giden tabur, 24 mart 2007’de Çukurca’dan yeniden Dağlıca’ya gönderiliyordu. Başlarında NATO görevinden yeni gelmiş Yarbay Onur Dirik vardı. Bölge bir askerin deyimiyle “Allah’a yakın, dünyaya uzak” bir yerdi. Böyle bir bölge Türkiye’de herhalde başka bir yerde yoktu…

Komutan, beraberinde bayrak, tuğ ve bir de davul getirmişti. Geldikleri gün komutan davul çalıyor, askerler halay çekiyordu. O halay sırasında, askerler bir yandan da bayrağımızı göndere çekiyorlardı. Oyun bitmiş, cami hoperlöründen El Fetih suresi okutuluyordu. Armaları beyaz at üstünde kanatlı melek olan 156 kişilik “Buraklar Taburu”nun öncü bölüğü artık Dağlıca’daydı.

Sınıra neredeyse “sıfır” noktada bulunan Tabur bölgesi tam anlamıyla harabe haline getirilmişti. Taburun 41 binasının 27’si tamamen yıkılmış, 14’ünün ağır onarıma ihtiyacı vardı. Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik anlatıyor:

“Bizim oraya gitmemizle birlikte çileli günler başladı. Bir kere emir komuta sistemi karışıktı. Aynı anda Yüksekova ve Çukurca’daki iki ayrı alaya bağlıydım. Bir yandan taşıyorum bir yardan enkaz kaldırıyorum, bir yandan operasyon icra ediyorum. Aynı anda 3 mutfak işletiyorum. Taşınma 4 Haziran’a kadar sürdü ve Çukurca’yı boşaltıp tüm unsurlarımızla Dağlıca’ya taşındık.”

Büyük saldırıdan önce iki kritik olay

Terör örgütü, Dağlıca Taburun gelmesinden hiç memnun olmamıştı. Taburun gücünü görmek, askerleri test etmek istiyor ve buna göre saldırı planlıyorlardı. Komutan Dirik anlatıyor:

“Büyük saldırıdan önce iki kritik olay yaşadık: 13 Haziran’da benim de bulunduğum Keri Tepeye yönelik bir saldırı oldu. Orada çok etkili bir şekilde karşılık verdik. Saldırıyı kesip kaçtılar. Bizi bir test ettiler. Ne yazık ki bu saldırının bertaraf edilmesinden dolayı sevincimiz ertesi gün yani 14 Haziran’da Binbaşı Murat Özyalçın’ın mayın patlaması sonucu şehit olmasıyla gölgelendi. Aslında o göreve genelde ben giderdim. Keşke ben gitsem, şehit olsam da bu yaşadıklarımı yaşamaz, hiç değil, şehit olarak anılırdım. İkinci olay 7 Ağustos 2007’de Yeşiltaş Jandarma Sınır Bölüğü Komutanı Çağlar Cambaz mayını eliyle kaldırmaya yeltendiği esnada şehit oldu. Biz 23 Eylül’den sonra terörist hareketlerde bir artış olduğuna dair ciddi emareler görmeye başladık. 23 Eylül-20 Ekim tarihleri arasında giderek artan derecede gördüğümüz faaliyet yoğunluğunu, üst makamlara yazılı ve sözlü olarak bildirdik. Yaptığımız en son eylem ikazı bildirimi, ilk merminin atılmasından 45 dakika öncedir.”

Kırmızı alarm, sarı alarma dönüştürüldü
20 Ekim saat 21.45’de alınan “yerimizi aldık, saldırıya hazırız” sözlerinin üzerinden zaman geçmişti. “Tehlike geçti” diye “kırmızı alarm” kaldırılmış, tabura o gece verilmiş .bir görev için hazırlıklara başlanmıştı.
Saat 23.55 civarıydı. Tabura doğru yaklaşan 4-5 kişi, yaklaşık 300 metre uzaklıkta taburu nişan alan 7-8 kişi görüldü. Hemen “kırmızı alarm” verilirken, üst makamlara bilgi veriliyor, korucular, muhtar aranıyor ve bu arada ateş için hazırlıklar hızla yapılıyordu. O anları, Komutan Dirik’den dinliyorum:
“Telsizle tüm tabura, ‘muhtemel çok büyük bir eylemle karşı karşıyayız. Gazanız mübarek olsun’ dedim ve tam saat 24.00’de ateş emrini verdim. 8 kişiyi ateş altına alarak bertaraf ettik. Aradan 3-5 dakika geçti, çatışma giderek çevreye yayılmaya başladı. Giderek artan sayıda ağır silahlarla ateş edilmeye başlandı. Docka ağır silahıyla 18 noktadan bize atış yapılıyordu. Saat 12.35’e kadar üs bölgelerimizin tümüne her yerden ateş gelmeye başladı. Ben helikopter istediğimde saat 00.35’di.”

“Keri Tepedeki askerlerimizle irtibatımız kesildi”
Keri Tepe, Pey Tepe bizim üs bölgeleriydi. Teröristlerin askerlere saldırısı sırasında telsizi olan askerlerimiz şehit olmuşlardı. Telsizi bulunan üsteğmenimiz ise kayalardan yuvarlanmış, telsizini de düşürmüştü. Artık, Keri Tepe elden çıkmıştı. Çünkü bu tepeyle her türlü bağlantı da kesilmişti. Komutan Onur Dirik, “ Bizim Keri Tepeye ile bağlantımız saat 04,30’a kadar kesilmişti. Sabah o saatlerde gerçekten büyük fedakarlıklarla, ölümü pahasına helikopterler teröristleri etkisiz hale getirmeye çalışırken, bir yandan da yardalı askerlerimizi helikopterlere bindiriyorlardı. Orada gördükleri manzara korkunçtu” diyor. Dirik sözlerini şöyle sürdürüyor:

Toplam 33 saat süren çatışma
“Terörle mücadele tarihinin beklide en ağır çatışması sabaha kadar yaşandı. Bu çatışma, temposu düşmekle beraber 21 Ekim günü de devam edecek şekilde sürdü. 21 Ekim’i 22 Ekim’e bağlayan gecede yine benzer yoğunlukta devam etti. 22 Ekim’deki saldırıda teröristlerin saat 04.30’da Pey Tepeye dönük sızma harekatında başarısız olması üzerine bölgemizi terk ettiler. Bununla beraber ağır silahlarla yaptıkları himaye ateşlerini yani geri çekilmeyi örtmek amacıyla 22 Ekim günü saat 18.00’e kadar da çatışmaları sürdürdüler. Bu şekilde 21 Ekimin ilk dakikasında başlayan çatışma 22 Ekim tarihinde saat 18.00’de bitti. Yaklaşık 33 saat sürmüştü. Öyle ki şehit cenazeleri kaldırılırken bile bizzat tabur bölgesinde çatışmalar devam ediyordu. Tabura ateşler devam ediyordu. Keri Tepede ilk 4 saat içinde 12 şehit verdik, 16 yaralımız oldu, 8 askerimiz de götürüldü.”

“Biz de o dönem olmayan insansız hava aracı tepemizdeydi”
O gecenin bir ilginç özelliği de vardı. Onu da, Komutan Onur Dirik ilk kez açıklıyor:

“Saldırı sırasında dikkatimizi çeken bir olay (Buna 300 kişi şahittir) saldırının başlamasının ilk dakikalarından itibaren yani saat 00.05’den saat 04.00’e kadar bütün kayıpları verdiğimizde, taburun tepesinde insansız hava aracının bulunduğudur. Taburun üzerinde net 3 saat , bütün çatışmayı bütün hareketlerini kaydettiğine, ayrıca sevk ve idare ettiğine eminim. Çünkü, teröristler 300 kilometrekarelik alanda birbirinden 15 kilometre aralıklı yerlerde eylemi icra ettiler. Bu, son derece koordinesi güç, sevk ve idaresi zor bir eylemdir. Öyle ki benim 2,5 kilometrelik tepeyle irtibat kuramadığım yerde, teröristler 15-20 kilometrelik mesafede irtibat kurmuşlardır. Bu irtibatı, koordinasyonu ve komuta koordinasyonunu bu insansız hava aracının sağladığı röle desteği üzerinden temin ettiğini düşünüyorum. Hareketsizdi, zeplin türü bir şeydi. Bu araç, bizim helikopterlerin gelmesinden 1,5 dakika önce süratle bölgeyi terk etti. Üstelik o dönemde TSK envanterinde insansız hava aracı yoktu.”

Facebook'ta paylaş    Twitter'da paylaş



Saygı Öztürk > Dağlıca Komutanı, o geceyi anlattı

Diğer Yazıları:
31/12/2019 “Vatan toprağı işgal altındayken”
29/12/2019 Ankara’da coşku, bizde hüzün vardı
27/12/2019 İslami bankada olmayanlar bizde başladı
25/12/2019 Kulelerde, FETÖ araştırmasını MHP istemiş
24/12/2019 Her olayın altından aynı kadın çıkıyor!
22/12/2019 Kanal İstanbul gerçekleri
20/12/2019 Özkök: FETÖ’ye hep dikkat çektim
18/12/2019 17 yıldır ödenmeyen namus borcu
17/12/2019 Eski vekiller de “çakarlı” olacak
15/12/2019 Skandal ihaleye, suç duyurusu
13/12/2019 İşte, Gökçek’in mal varlığı
11/12/2019 Vetonun ardından geleceklere bakalım
10/12/2019 Bunlar yapılmadan mücadele olmaz
  8/12/2019 İhalede 88 milyon lira farkın bir anlamı yok…
  6/12/2019 O veto edildi, ya diğer yasa?
  4/12/2019 Onca konutun parası kimin cebinde?
  3/12/2019 Bakan, Öksüz için ne söylemek istedi?
27/11/2019 O sanık, son güne kadar müdürdü
26/11/2019 Kadın öğretmenlere mezarlık görevi!
24/11/2019 Yavaş ne yapsın! 100 bin iş başvurusu 12 bin görüşme talebi
22/11/2019 Karar: Gökçek’in mal varlığı araştırılacak
20/11/2019 HDP, önemli bir karar aşamasında
19/11/2019 Hukukçuların sınavına besmeleli hazırlık kitabı
17/11/2019 Acı tablonun sorumlusu…
15/11/2019 Pes doğrusu! Bakanlık, öğretmenleri icralık etti


 


..:: KİTAPLARI ::..

Vali Bey Refik Arslan Öztürk ün hayatı
Vali Bey
Hem ağladım hem Yazdım. Efsane Vali Refik Arslan Öztürk
2021


Alaattin Çakıcı
Alaattin ÇAkıcı
Siyasette Bürokraside Cezaevinde
2020


Menzilk Tarikatı
Menzil - Bir taritkatın iki yüzü
Gittim gördüm ve yazdım.
2019


Hayalet İmam Adil Öksüz
Hayalet İmam
Darbenin Görünmeyen Adamı Adil Öksüz
2019


Kripto üçgeni fetö
Kripto Üçgeni
Yakın tarihin bilinmeyenleri ve FETÖ
2017


Okyanus Ötesindeki Vaiz fetö kitabı
Okyanus Ötesindeki Vaiz
Çok gizli damgalı raporların ışığında MİT-Emniyet-Yargı üçgeninde Fethullah Gülen Gerçeği
2010


Kod Adı Mürted Tanıklar ve belgeler ışığında 15 temmuz
Kod Adı Mürted
Tanıklar ve Belgeler Işığında 15 Temmuz
2016

Balyoz'da Kumpas

Balyoz'da Kumpas
Belgeleriyle Balyoz Davası ve Sonrası
2014

Örgüt Pazarı

Örgüt Pazarı
Sağ-Sol Örgütler, Kürtçülük ve Tarikatlar
2013

Belgelerle 28 Şubat

Belgelerle 28 Şubat
Dünü ve bugünü ile 28 Şubat
2013

Son Babalar
Son Babalar
Türkiye'deki yeraltı örgütlenmesinin değişen yüzü, değişen kimlikleri...
2011

Okyanus Ötesindeki Vaiz fetö kitabı
Okyanus Ötesindeki Vaiz
Çok gizli damgalı raporların ışığında MİT-Emniyet-Yargı üçgeninde Fethullah Gülen Gerçeği
2010

MGK
MGK
28 Şubat'ta kapalı kapılar ardında neler yaşandı. Belgeleriyle bu kitapta..
2011

Taşeron Mesih
Taşeron Mesih
Mehmet Ali Ağca’yı belge ve bilgilerin ışığında daha yakından tanıyacaksınız
2010

Ölüm Kuyuları
Ölüm Kuyuları
İddiadan gerçeğe Şemdinli olayları
2009

Belgelerle Ergenekon
Belgelerle Ergenekon
Herşey Ümraniye'de bulunan bombalarla başladı..
2008

5-6-2 Tamam Reis
5-6-2 Tamam Reis
Kırcı, Ağca ve bir dönemin cinayetleri
2008

Apo Olayının Perde Arkası
Apo Olayının Perde Arkası
Abdullah Öcalan'ın yakalanışının ve sonrasının belgeler ile anlatımı
2009

33 Kurşun
33 Kurşun
33 erimizin şehit edildiği katliamın tanıkları anlatıyor
2008

İsmet Paşa'nın Kürt Raporu
İsmet Paşa'nın Kürt Raporu
İsmet Paşanın gizli raporu 75 yıl sonra ortaya çıktı
2007

Sınır Ötesi Savaş'ın Kurmay Günlüğü
Sınır Ötesi Savaş'ın Kurmay Günlüğü
1. Kuzey Irak Harekatı'nn Öyküsü
2007

Devletin Derinliklerinde
Devletin Derinliklerinde
Belgelerle Sususrluk'un perde arkası
2002

Madalyalı Mahkum
Madalyalı Mahkum
Korkut Eken Olayı
2007


twitter.com/saygi_ozturk
tr.linkedin.com/in/saygiozturk
facebook.com/saygiozturk

Saygı Öztürk Kimdir

webmaster Site Haritası

© 2018  www.saygiozturk.com I www.saygiozturk.net Saygı Öztürk kitapları ve yazıları