Gazeteci Yazar
|
||
Saygı Öztürk > Oramiral Nusret Güner'in çarpıcı açıklamalar: Cezaevinde bana öyle bir şey söylediler ki... --2-- 29/7/2013 Oramiral Nusret Güner'in çarpıcı açıklamalar: Cezaevinde bana öyle bir şey söylediler ki... --2--Yapılan ortak tatbikattan dönüyorlardı. Adriyatik denizinde Nusret Güner komutasındaki Yıldırım Fırkateynini 10-12 mil mesafeden arayan bir gemiden önce İngilizce, ardından Türkçe anonslar yapıldı. Komutan Güner, kendilerini arayan geminin kaptanını sesinden tanımıştı. O amcasıydı. Babası ise o sırada Karadeniz’den kum taşıyordu. Babasının da, annesinin de babaları, onların babaları da, amcaları, dayıları da hep denizciydi. Ama ailenin tek askeri ise Nusret Güner’di.Önümüzdeki Ağustos ayında büyük bir olasılıkla Deniz Kuvvetleri Komutanı olacakken, Donanma Komutanlığı görevinden aniden istifa etti. Onca denizcinin darbeci, casus diye tutuklanmasını hazmedemiyordu. Kravatını düzeltirken, üzerindeki armayı baktı. Gözünü ayırmadan konuştu: “Yaklaşık 160 civarında Deniz Kuvvetleri, 60 civarında da Kara Kuvvetleri personeli tutuklandı. Bizim Deniz Kuvvetlerinin Kara Kuvvetlerine oranı 1’e 5 veya 6’dır. Bizden 160 kişiyse onlardan 750 kişi olması lazım. Yani bu Deniz Kuvvetlerini bitirmektir. Bu in anılmaz bir şeydir. Deniz Kuvvetleri halatlarını fora ettikten sonra uluslararası sulara açılır. Bizim uluslararası ilişkilerimiz çok fazladır. Dolayısıyla bizim diğer ülke bahriyeleriyle temasımız çok fazladır. Deniz kuvvetleri belki dünyanın ilk beşinde, nükleer gücü sayarsanız onunda falandır. Ancak bu büyük gücü bitirdiler.” Atışlar, savaş oyunları derken ülkeler birbirlerini bilir. O yüzden Nusret amiral de, Deniz Kuvvetlerinin gücünü anlatırken, “Gücümüzün ne olduğunu Hollanda, İngiliz Deniz Kuvvetleri komutanlarına sorabilirsiniz. Gemilerimizde mastırlı, doktoralı insanlar vardır. Ben Deniz Kuvvetleri’nden ayrılıp da, olup da bu milletin, kendi milletine karşı hareket yapacak bir kişi düşünemiyorum. 6 yıl öğrencilik, 41 yıl meslekte görev yaptım. Milletimizin aleyhine hiçbir şeye rastlamadım. ‘Balyoz’ kararlarında kasıt görüyorum” diyor. “Bizlere güvenilmiyor, artık ben yokum” Komutanın önünde fotoğraflar, belgeler. Bir fotoğrafı öylesine eline alıyor, “Ben büyük resme bakarım” diyor. O büyük resimde gördüğünü şöyle anlatıyor: “Mahkemeler var. O mahkemelerde Türk Milleti bizi mahkum etmiş. Ama ben de diyorum ki madem öyle, bunun gelecek kuşaklara ders olması gerekiyordu. O yüzden ilk kez 5 yaşında giydiğim bahriye üniformamı çıkartıp mesleğimden 28 Eylül 2012 tarihinde istifa ettim. Genelkurmay Başk,anı, Deniz kuvvetleri Komutanı sağ olsunlar istifamı almam için çok uğraştılar. Bizde istifalar temmuz ağustos ve ocakt aylarında kabul edilmek zorundadır. Bunun dışında emeklilik talebinde bulunursan, Kuvvet Komutanlığı’nın yetkisindedir. İsterse hemen koyar, isterse Ocak ayına kadar bekletir. Kararımdan dönmem için çok ısrar edildi. Ben dilekçemi verdikten sonra birkaç kez Ankara’ya gittim. Orduevinin orgeneral katında kalmadım. Mercedes araba kullanmadım. ‘Bu millet bana bunu layık görmüyor’ dedim, kullanmadım. Deniz Kuvvetleri komutanımıza ‘Ocak ayında ben yokum, siz planlarınızı, terfiinizi buna göre yapın.” “Bana bir şeyler hazırlayacaklar” Nusret Güner’in istifa dilekçesi basına sızmamıştı. Ancak komuta kademesinde uyumsuzluk olduğu izlenimi yaratacağı için Güner’in istifadan vazgeçirilmesi gerekiyordu. Güner’i Ankara’ya çağırdılar. Gelişmeleri ondan dinliyoruz:: “Benim istifa sürecim, çok kişiyi rahatsız ediyor. Ve ben bunu yaparken, birilerinin omzuna basarak değil, kendimden fedakarlık yaparak yapıyorum. Ankara’ya çağrıldım, sayın Deniz Kuvvetleri Komutanımız, diğer arkadaşlarımız iyi niyetle beni istifadan vazgeçirmeye çalıştılar. Benim istifamın geri aldırılması için anormal bir baskı yapıldı saygı bey. Ama ben başta Deniz Kuvvetleri Komutanımız olmak üzere diğer üst düzey yetkililere kaç sefer, ‘benim istifamı geciktirdiğiniz her gün bu duyulacak, istifamı istemeyenler bana bir şeyler hazırlayacaklar’ dedim. ‘Balyoz Davası’yla benim emrimde çalışmış, benim binbaşılarım, albaylarım, bana sadakatle hizmet etmiş insanlar onursuzlukla suçlanıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? İçtiğim su kadar emin olduğum bu insanlarla ilgili dava sonuçlanıncaya kadar sabrettim, adaletin yerini bulacağını bekledim. Olanları görünce istifa dilekçemi verdim.” “Çocuklar, cenazemiz size emanet” Komutan ın sesi titremeye başladı. Gözleri yine doldu. Cezaevi ziyaretleri, mektuplar, aile sohbetleri hep tutuklularla ilgiliydi. Nusret Güner can alıcı bir olay aynen şu sözcüklerle anlatıyor: “Genelkurmay Başkanlığı’nda da uzun yıllar çalıştım. Bugün cezaevinde olan benim de Deniz Kuvvetleri komutanım, olan oramiral, cezaevinde ‘çocuklar bizi çıkarmazlar, cenazemiz size emanet’ diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Ben buna inanamıyorum. Ben kabul edemiyorum bunu ya. Olacak gibi değil ya. Benim elimden ne geliyor ya. Devletine, milletine bu kadar sadık, bu kadar başarılı, Türkiye’yi gözünden sakınmış. Bu insanlara yapılanlar karşısında aklım hayalim duruyor.” Komutana telefon: Kızınızı Savcılığa çağırıyorlar Donanma Komutanı olarak Oramiral Nusret Güner de, 30 Kasım 2012’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Yüksek Askeri Şura toplantısına katılmıştı. İşte ne olduysa orada oldu. Güner orada Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın içine düşürüldüğü durumu, rahatsızlıklarını Başbakana, Milli Savunma Bakanına da anlatıyordu. Askeri Şûra Cuma günü sona erdi. Güner Cumartesi sabahı Gölcük’e geldi. Pazartesi günü gemileriyle Marmara Denizine açıldılar. Güner’in telefonu çaldı. Karargahtan aranıyordu. “Kızımı mı Cumhuriyet Savcılığı’ndan çağırıyorlar?” diyebildi. Lise öğrencisi olan kızının Özel Yetkili C.Savcılığı tarafından ifadeye çağrılmasına ilk anda bir anlam verememişti. Sonra, komutanlara söylediklerini hatırladı. İstifasının kabulünün geciktirilmesi halinde bir komplo kurulabileceğini söylemişti. Bunlar aklına geldikçe komutan çılgına dönmüştü. Eşi Fatma Hanımı aradı: “Beni sakın kimseye borçlu bırakmayın. Kızım gidecek” dedi. Aslında o gün çok şeyler oldu. Güner yaptığı konuşmalara girmedi. m. Ben kızımı karşıdaki bakkala gönderemiyorum, o benim altınım, benim her şu kadarını söyledi: “Benden önce eşim ve kızım ifade verdiler. Mağdur sıfatıyla beni de çağırıyorlardı. Helikopterim, uçaklarım var ama tatbikatı bırakıp dönmedim. Öyle arka kapılardan, gizlice gitmedim, saat 14.00’de Savcıya ifade verdim. Kızıma bir şey yapabilmeleri için önce benim cesedimi çiğnemeleri gerekiyor. Kendimi feda ederim hiç önemli değil. Konu şu: 2 yıl önce İzmir’de görev yaptığım sırada iki astsubay benim her faaliyetimi rapor etmişler. Demişler ki mesela, Nusret Paşa, Milli Savunma bakanı ile 1 saat görüştü demişler. Özellikle ikincisi,o zaman Bakın, 14 yaşındaki ergenlik çağındaki kızımın zaaflarından vicdansızca istifade edilerek bana komplo kurulmuş. Ben kalben kamera falan olduğuna inanmıyorum. Belki telefon görüşmeleriyle bir takım şeyler elde etmiş olabilirler. Telefonunuzu dinledik diyemiyorlar.” İstifa dilekçesinde önemli ayrıntılar 28 Eylül 2012’de istifa dilekçesini veren, ancak bunun bir türlü işleme konul Şûra’da yapılan konuşmalar gizli. Ancak, komutanın 22 Ocak 2013 tarihli ikinci istifa dilekçesini okuduğumuzda Şura toplantısında neler söylemiş olduğu da anlaşılıyor. İşte o istifa mektubu ve sonrası: “İLGİ: 28 Eylül 2012 tarihli, "İstifa" konulu Dilekçem. 1- İlgi Dilekçe ile sunulan, ancak kabul edilmeyen istifa talebimde yer alan gerekçelerde, bugüne kadar herhangi bir olumlu değişme olmadığı gibi; müteakiben meydana gelen gelişmeler, görüş ve değerlendirmelerimi daha da güçlendirmiştir. 2- Bu çerçevede; 30 Kasım 2012 tarihindeki Askeri Şurayı müteakip, 3 Aralık 2012 tarihinde 16 yaşındaki Kızımın, 7 Aralık 2012 tarihinde de Şahsımın, sözde "mağdur" sıfatı ile, Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığında ifade verme durumunda kalmasının ve bu vesile ile; bana/ Kızıma 14 yaşında iken komplo kurulduğunun gündeme getirilerek; ailemin özel hayatının, doğru veya yanlış, ortaya konulmak istenmesinin de oldukça dikkat çekici olduğu kanaatindeyim. 3- Son olarak, bugün, 22 Ocak 2013 tarihi itibariyle, mevcut davalara ilave olarak, toplam yaklaşık 75 Deniz Kuvveti mensubunun daha, kamuoyunda önce "Casusluk" diye bilinen "Gizli belge temin etme/ bulundurma" suçlaması ile, sanık/ şüpheli sıfatı ile yargılanmaya başlaması, diğerlerinde de olduğu gibi, Donanma Komutanı olarak beni son derece üzmüş; ancak, şaşırtmamıştır. Artık, Türk Deniz Kuvvetleri, yönetim kadrolarına terfi ettirecek personel bulamama durumuna getirilmiştir. Özellikle, söz konusu son davada, Deniz Kuvvetlerinin mevcut imkan kabiliyetleri ile zafiyet alanlarını, gelecekteki hedef ve projelerini ve bunun gibi daha bir çok "Çok Gizli" seviyedeki bilgiyi zaten zihninde taşıyan biri Koramiral toplam dört Amiral ile bir çok Albayımın yer alması, benim anlayabileceğim ve kabul edebileceğim bir husus değildir. 4- Esasen, Türk Deniz kuvvetleri, son 40 yılını benim de müşahede etme fırsatı bulduğum gibi, birçok uluslararası kriz/ gerginlikte, icra ettiği başarılı operasyonlarla Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzünü kara çıkarmamış, yarattığı caydırıcılık gücü ile Ülkenin güvenliğine ve Milletin refahına önemli katkılarda bulunmuştur. Buna rağmen, bugün gelinen noktada, Deniz Kuvvetleri mensupları olarak; Türk milletinin, ülkesi için canlarını feda etmeye and içmiş biz evlatlarına reva gördüğü muameleyi hak etmediğimizi ifade etmeliyim. 5. Çoğunluğunu Amiraller ve Albayların oluşturduğu Türk Deniz Kuvvetlerinin yönetim kadrosunun büyük bir kısmını devamlı suç işleyen bir mekanizma olarak gösteren, Donanma Komutanı olarak tarafımdan kabul edilemeyen bu durumun, tesadüf olmadığını değerlendirdiğimi; Komutanlarıma/ Amirlerime tüm yasal platformlarda ifade etmenin huzuru; ancak, yetkililerin/ sorumluların çaresiz kalmasını müşahede etmenin üzüntüsü ile hazırlamış olduğum Emeklilik Dilekçesi EK-B'de sunulmuştur. 6. İlgi Dilekçe'de ve yukarıda belirtmiş olduğum değerlendirmelerde, önümüzdeki dönemde, olumlu yönde bir değişiklik olmayacağı kanaatiyle; artık, yegane sorumluluğumun "Tarihe Karşı" olduğuna inanarak; çok sevdiğim, benim için yaşamımın gerekçesi olan mesleğimden/ görevimden istifa ile emekliliğimi talep ettiğimi makamlarına arz ederim. Yarın: Başbakana, hangi komutan için ne söyledi? Twitter'da paylaş Saygı Öztürk > Oramiral Nusret Güner'in çarpıcı açıklamalar: Cezaevinde bana öyle bir şey söylediler ki... --2-- Diğer Yazıları: 27/12/2019 İslami bankada olmayanlar bizde başladı 25/12/2019 Kulelerde, FETÖ araştırmasını MHP istemiş 24/12/2019 Her olayın altından aynı kadın çıkıyor! 22/12/2019 Kanal İstanbul gerçekleri 20/12/2019 Özkök: FETÖ’ye hep dikkat çektim 18/12/2019 17 yıldır ödenmeyen namus borcu 17/12/2019 Eski vekiller de “çakarlı” olacak 15/12/2019 Skandal ihaleye, suç duyurusu 13/12/2019 İşte, Gökçek’in mal varlığı 11/12/2019 Vetonun ardından geleceklere bakalım 10/12/2019 Bunlar yapılmadan mücadele olmaz 8/12/2019 İhalede 88 milyon lira farkın bir anlamı yok… 6/12/2019 O veto edildi, ya diğer yasa? 4/12/2019 Onca konutun parası kimin cebinde? 3/12/2019 Bakan, Öksüz için ne söylemek istedi? 27/11/2019 O sanık, son güne kadar müdürdü 26/11/2019 Kadın öğretmenlere mezarlık görevi! 24/11/2019 Yavaş ne yapsın! 100 bin iş başvurusu 12 bin görüşme talebi 22/11/2019 Karar: Gökçek’in mal varlığı araştırılacak 20/11/2019 HDP, önemli bir karar aşamasında 19/11/2019 Hukukçuların sınavına besmeleli hazırlık kitabı 17/11/2019 Acı tablonun sorumlusu… 15/11/2019 Pes doğrusu! Bakanlık, öğretmenleri icralık etti
|
..:: KİTAPLARI
::..
> twitter.com/saygi_ozturk > tr.linkedin.com/in/saygiozturk facebook.com/saygiozturk Saygı Öztürk Kimdir |
|
© 2018 www.saygiozturk.com I www.saygiozturk.net Saygı Öztürk kitapları ve yazıları |